İş Mükemmelliği İçin Önce İnsan
0

Hepimizin bildiği gibi dünyamız başta bilgi, iletişim ve ulaşım teknolojileri olmak üzere pek çok alanda hızlı bir değişim yaşamaktadır. Bu değişim neticesinde dünyamız adeta küçülmüş, sınırlar ve mesafeler ortadan kalkmıştır. Dünyanın çeşitli yerlerinde üretilen ürün ve hizmetler tüm dünya tüketicilerine sunulur hale gelmiştir. Tüketicinin, ürün ve pazarın küresel bir boyuta dönüşmesi neticesinde, artık kuruluşlar da becerilerini evrensel arenada, evrensel ölçülere göre yarıştırmak zorundadırlar. Küreselleşen dünyamızda, yok edici rekabet ortamında, kuruluşlar daha kaliteli, daha ekonomik ve daha hızlı ürün ve hizmet sunma yarışı içindedirler. Birçok kuruluş rekabette başarılı olabilmek için iş mükemmelliğini hedef almış ve toplam kalite yaklaşımını bir yaşam tarzı olarak benimsemiştir. Bu çağdaş yaklaşımların odaklandığı iki ana öğe müşteri ve insandır.

Her türlü ekonomik gelişmeye rağmen, insanın önemi giderek artmaktadır. İnsanoğlu bir taraftan yaratıcılığını korumakta, öte yandan robotların yetersizliği karşısında sorumluluğunun arttığını farketmektedir. Doğası gereği insanların yaratıcı olma özelliği hiçbir zaman tükenmeyecektir. Kaldı ki insanın olmadığı bir dünyanın hiçbir anlamı da yoktur.

Son yıllarda sözü edilen yapay yaratıklar sayıca artsa da, yine düşünen insanlara gerek duyulacaktır. Çorak toprakları insanlar yeşillendirmiş, uzayı insanoğlu keşfetmiştir. Üretkenliği benimseyen insanlar yeni ortaklıklar aramaya yöneldiler. Belli ki Globalleşme bunların sonuncusu olmayacaktır. Çünkü tanrı insana verdiği özelliklerle evrenin hakimi olmasını istemiştir.

İnsan kuruluşların performansında en önemli ve tayin edici faktör durumuna gelmiştir. Farkı yaratan, yaptığı işe deneyimini, şeklini ve yaratıcılığını katan insan unsurudur. Şayet iş yerinde, çalışanların yaratıcı gücünü, şevkini , beyinlerini, yüreklerini ve hatta çıkarlarını bütünleştirecek bir çalışma atmosferi yaratılamaz ise, toplam kalite ve iş mükemmelliği akademik bir yaklaşımdan öteye gidemez. Rekabet ve kaliteli üretim, iyi eğitilmiş, şirketle özdeşleşmiş, katılımcı, yaratıcı ve sürekli bir iş gücünü gerektirir. Yöneticilerin direktiflerle yönetme yerine, çalışanların yapıcı ve yaratıcı katılımını destekleyen, hedefleri çalışanlarla paylaşan, bir anlayışa yönelmeleri gerekmektedir. Üretim, satış, kâr, verimlilik gibi hedeflerin, yöneticilerin klasörlerinden, çalışanların yüreklerine indirilmesi, onlarla bütünleştirilmesi, sağlanmalıdır. Böylece yönetim ile çalışanlar arasındaki bariyerlerin kaldırılması ve organizasyonun tüm gücü ile rekabette katılımı gerçekleştirilmelidir. Organizasyonlarda ve anlayışlarda köklü bir değişim ve tüm çalışanlarla sağlıklı ilişkiler gerekmektedir. Tüm çalışanların kaliteyi, maliyeti ve verimliliği sürekli iyileştirecek, yaratıcı katılımları seferber edilmelidir. İnsanı en önemli kaynak olarak gören toplam kalite anlayışını, üretimin ve yaşamın bir parçası haline getiren toplumların ne kadar başarılı olduğu bir gerçektir. Kalite olgusunun benimsenmesi, bu anlayışın sadece sanayi ve hizmet sektöründe değil, toplumun her kesiminde uygulanır hale gelmesi, en büyük dileğimizdir.

UMUT DAĞITAN YÖNETİCİLER , MOTİVASYON VE PERFORMANS

mükemmel yöneticiUmut kaynağı olmak kolay iş değildir. İster yönetici ister bir görevli olun çevrenizdeki insanlarla sürekli bir iletişim ve etkileşim halindesiniz. Çok çeşitli yönlerden incelenebilecek olan bu etkileşimin önemli boyutu da çevrenize sağladığınız umutlardır. Bir baba, sadece zorlandığında değil ama her zaman çocuğuna umut olabilmelidir. Aynı şekilde bir yönetici de çalışanına umut olabilmelidir. Umudun temelinde güven ve sevgi yer almaktadır. Yönetici insanları yanına alarak onlara kendi rotalarını çizmesi için yardımcı olur. Yönetici bu davranışları ile kolaylaştırıcılık rolü oynar. Yönetici insanların en büyük güçlerinin motivasyonlarından geldiğini, bununda umutlu oluşlarına bağlı olduğunu umutsuzluğun bir çalışan için en büyük zarar olduğunu, İnsanın da umutla yaşadığını bilir. Başarılı yöneticilerin aranan yöneticiler oldukları, bunların ise insanlar tarafından sevildikleri unutulmamalıdır. Başarılı bir yöneticinin çalışanlarında umutsuzluk sorunu yoktur, gelecek kaygıları yoktur, diken üstünde değillerdir. Umutlu yönetici umut dağıtır. Umut dağıtan yönetici sadece kendi geleceğini değil,iş arkadaşlarının da geleceğini düşünür ve konuşur. Umut kaynağı olduğu gibi yeni umut kaynakları da bulur. Karanlık tablolarda bile bir ışık yakarlar. Çalışan insan yararlı fikirler ürettiğinin farkına vardığı andan itibaren, motive olmaktadır. Yöneticilere burada düşen görev ise, çalışanların fikirlerinin olumlu ya da olumsuz yönlerini bulmak ve geliştirmek olmalıdır. Geçmişte, çalışanlar bir işin nasıl yapılacağının detaylı tanımını beklerlerdi. Son zamanlarda ise yöneticisinden talimat alan değil, yöneticisinden onay bekleme sorumluluğu duyan kişiler başarıya daha çabuk ulaşmaktadır.

İnsanları verimli bir şekilde çalıştırmak için motivasyon önem kazanmıştır. Artık tüm işletmelerde, çalışma hayatımızda, insan varlığının en yüksek değer olduğu kanıtlanmıştır. Verimliliği arttırmak için motivasyon önemlidir. Bir toplantıda çalışanların fikirlerini almak, bu fikirleri değerlendirmek, çalışanın kuruma bağlılığını arttırmaktadır. Hangi iş konusunda olursa olsun çalışanlara değer verildiğini hissettirmek , ondan alınacak başarı seviyesini arttıracaktır. “Performans Değerlendirme Yöntemi” dir.

BİLGİ TEKNOLOJİSİ ÇAĞINA GEÇİŞ

Gelişmekte olan veya gelişmeyi hedefleyen en büyük sorunun, bu süreç içinde gerçekten doğru kararlar alabilmek ve kararların uygulanabilmesi için doğru insanları bulabilmektir. Günümüz Türkiye’sindeki yönetim anlayışına baktığımızda; doğru insanları ve doğru kararları almak yerine, sadece kontrol etmek ve detaylarla boğuşmak, bir yöneticilik anlayışı olarak görülmektedir. Hatalar ve sorunlar ortaya çıktığında ise ifade edilen yalnızca “bu iş yürümez” ya da “bu projenin sonu karanlık “ gibi kısa ve çözüm önermeyen sözlerdir. Oysa sorulması gereken, “bu proje neden kötü sonuçlanacak “ ya da “bu sorunları çözmek için ne yaptık “ olmalıdır. Bu soruların sorulduğu ortamda, geçerli cevaplar alınamıyorsa, yapılacak tek şey, öncelikle sistemi ve sistemle birlikte çalışan tüm personeli yeniden gözden geçirmektir. Sistemler kurulur, düzenlenir, uygulanır. Başarısı tescilli olan bir sistemin başarılı olmamasının tek nedeni “ insanlar” dır. Bu bağlamda kalitenin temel prensibi olan “önce insan” felsefesini boyutlandırarak işlemek ve doğru insanlarla doğru sistemleri yürütmek, şirketlerin devamlılığı açısından öncelikli olarak alınması gereken karardır. İnsanların sorun olarak karşımıza çıkmasındaki en büyük etken, alışkanlıkların kolay kolay değiştirilememesi ve yeniliklere açık olmamalarıdır. Performans arttırmak ve yenilikleri uygulamak için çalışanın motivasyonunu en üst düzeylere taşımak gerekmektedir. Asıl performansın ideal performansa doğru yükseltilmesini ve inmemesini sağlamaktır.

Ancak unutulmaması gereken çok önemli bir nokta da, bir çalışanın performansını arttırmaya çalışırken, diğer yüksek performanslı çalışanların motivasyonunu, ve / ya da asıl performansını da düşürmemek ve hatta daha yukarılara taşımak için çalışılması gerektiğidir. Tüm yönetici ve çalışanların ortak hedefi , şirket hedef(ler)ini gerçekleştirmek olmalı ve bu bağlamda kişisel boyutlarda kalan ve şirkete zarar verecek her türlü kötü şartın uzaklaştırılması amaçlanmalıdır. Karşılaşılan zorluklar, takım çalışması içinde çözülmeli ve tüm çalışanlar birbirlerini müşteri olarak görmelidir. Karizmatik yöneticilikten uzaklaşıp, yaratıcılık ve yenilikle geçireceğimiz her gün, bir önceki günden daha zevkli ve verimli olacaktır.

Sonuç olarak 21. Yüzyıl, iş aşamasında toplam kalite yönetimini uygulayan ve kaliteyi yaşam tarzı olarak benimsemiş olan çalışanların yüzyılı olacaktır.

Kaynak : Elginkan Vakfı Bolu Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi, Marka Yönetimi Notlarından Derleme

Hasan YILDIZ, Girişimci. Doktora Öğrencisi. Yazmayan YAZILIMCI. Veri Şeysi. Eğitmen...

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir